II. Abdülhamit dönemi, Osmanlı'nın dış baskılarla yön bulmaya çalıştığı kritik zamanlardan biriydi. 93 Harbi sonrası dayatılan AYASTEFONOS Antlaşması’ndan kurtulmak isteyen Sultan Abdülhamit, İngiltere ile yakınlaştı. Bu süreçte Kıbrıs adası, geçici bir süreliğine İngiltere’nin yönetimine bırakıldı. O günlerden bugüne Kıbrıs meselesi hâlâ Türkiye’nin önünde duran önemli bir başlık.
İngiltere, Fransa ve Rusya arasındaki dengede sıkışan Osmanlı, daha sonra rotasını Almanya’ya çevirdi. Almanya İmparatoru II. Wilhelm’in ziyareti, hem siyasi hem de ekonomik anlamda yeni bir dönemin başlangıcı olarak görüldü. Ziyaret sırasında Osmanlı tarafından gösterişli bir ağırlama yapıldı. O dönem için büyük sayılabilecek harcamalarla karşılanan bu ziyaret, çeşitli anlaşmalara da zemin hazırladı.
Tarihçilere göre bu ilişkiler kapsamında Almanya’ya, Bağdat Demiryolu imtiyazı verildi. Demiryolu güzergâhının sağında ve solunda 20 kilometrelik bir alanda yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla ilgili haklar da Almanlara bırakıldı. Mezopotamya bölgesinin zengin petrol ve maden rezervleri açısından bu kararların ne anlama geldiği, zaman içinde daha iyi anlaşıldı. Rusya’nın tepkisini dengelemek için Karadeniz demiryolu imtiyazı gibi karşı hamlelerin gündeme geldiği de tarih kayıtlarında yer alıyor.
Peki tüm bu anlaşmalar karşılığında Osmanlı ne aldı? Sıkça anlatılan bir anekdota göre, At Meydanı’na inşa edilen Alman Çeşmesi bu ilişkilerin bir sembolüydü. Ayrıca Deutsche Bank’tan alınan 200 bin sterlinlik bir kredi de bu ziyaretin ardından gündeme gelmişti. Ancak bu tutarın, sadece ağırlama masraflarının dahi altında kaldığı iddia edilir.
Pekii bunu niye aktardık?
Bugün ise benzer tartışmalar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti sonrası tekrar gündeme geldi. Basında ve kamuoyunda öne çıkan başlıca iddiaları özetlersek:
1. Nükleer santral projeleriyle ilgili bazı ihale süreçlerinin gündeme geldiği ifade ediliyor.
2. 20 yıl boyunca yaklaşık 43 milyar dolarlık sıvılaştırılmış gaz (LNG) alımına yönelik görüşmelerin yapıldığı iddialar arasında.
3. ABD menşeli bazı ürünlere 2018’de getirilen ek vergilerin kaldırılmasının değerlendirildiği bildiriliyor.
4. Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması konusunun diplomatik gündeme alındığı basına yansıyan diğer bir başlık.
Ayrıca, içeriği tam olarak açıklanmayan bazı mutabakatlar da olduğu konuşuluyor. Bu nedenle yapılan görüşmelerin uzun vadeli etkilerini ancak zaman gösterecek.
Bazı gazeteciler ve yorumcular, bu tür anlaşmaları "modern kapitülasyonlar" olarak nitelendiriyor. Elbette bu yorumlar farklı bakış açılarına göre değişebilir. Ancak geçmişteki örnekler ile günümüz arasındaki benzerlikleri dile getirenler de az değil.Tarihsel benzetmeler yapıldığında, bir dönemin ruhuyla bugünü anlamaya çalışan bu yaklaşımda bir şey dikkat çekiyor:
Sayın Erdoğan’ın bazı anlaşmalardaki ilham kaynaklarının tarihsel örneklerle örtüştüğünü düşünenler var. Sonuç olarak, “ne verdik, ne aldık” sorusunu yalnızca rakamlarla değil, uzun vadeli etkileriyle de değerlendirmek gerekiyor. Esen kalın.