Ne mutlu bizlere ki, son zamanlarda etrafımızda kadının toplumdaki önemi ve kadın hakları konusu hak ettiği kadar konuşulmaya başlandı. Eskiden kadın denildiği zaman ayrıntı gözüyle bakılan, “aman konuşulsa da olur konuşulmasa da olur” denilen bir kavramdan öteye geçemiyorduk. Birçok kadının hala toplumdaki eşitsizliklere maruz kaldığı konusu görmezden gelinmekteydi.
Eski zamanlar mı iyiydi? Yoksa şimdiler mi daha iyi acaba diye düşünürken, geçmiş dönemlerde en fazla hakka sahip olan kadınların kimler olduğunu merak ettim. Nitekim hak verilen kadınlar değer gören kadınlardı. Değer vermek kadınları altına mücevhere sarıp sarmalamak değildi.
Erkeklerle yan yana ve toplum içerisinde mutlu bir şekilde yaşarlarken ki yerlerindeki adaletsizliğin olmadığı medeniyetlerde kadın kutsal sayılmaktaydı. Kadın ve erkeğin eşit olmadığının farkındaydım, ben iki cins arasında bilinçli şekilde yapılmak istenen adaletsiz ayrımcılığın yok olmasının peşindeyim. Kadının erkekten, erkeğin de kadından üstün olmadığı konusunda gelecek nesillerin bilinçlenmesi gerektiğini düşünmekteyim.
Geçmiş dönemlerde yaşayan uygarlıklarda kadının bazı kavimlerde kutsalken bazı kavimlerde şeytandan bir parça olarak tanımlandığına şahit oluyoruz. Araştırmalarım sonucunda ise bu kadınların Antik Mısırda yaşadıklarını öğrendim. Antik Mısırda yaşayan kadınlar dönemin diğer uygarlıklarındaki kadınların henüz sahip olamadıkları haklara sahiptiler. Örneğin ataerkil bir toplum olmalarına rağmen kraliçe olarak devletin başında yöneticilik yapabilmekteydiler. Kadın firavunların seçilmesinin sebebi ilahi bir kana sahip olmayan bir erkeğin devletlerini yönetmesinden ise ilahi kana sahip bir kadının devleti yönetmesinin uygun görülmesiydi. Onlar da tahtın varisinin kendi inandıkları tanrıları tarafından seçildiğine inanılmaktaydılar.
Antik Mısır’da ev, arazi, tekne alabiliyorlardı. Kendilerine ait mülk sahibi olabilen bu kadınların, mahkemelerde de erkeklerle eşit haklara sahip olduklarını da kaynaklardan okumaktayız. Antik mısırda erkeklerle birlikte kadınlarında kamusal alanda çalıştıkları belirtilmektedir. Kadınların, çevrelerine kredi verebildikleri, kendilerine ait parayı tasarruf edebildikleri ve arazi alım satımıyla da ilgilendiklerini görüyoruz.
Eski Mısır kadınları, en özgür kadınlar sınıfında görülmüş olsalar da doğum yapamadıkları zaman eşleri tarafından boşadıklarını gözlemliyoruz. Doğurganlık ve varis bırakma bu toplumda çok önemli bir yer tutmaktaydı. Eski Mısır kadınları, kendilerine ait düzenlenmiş kimliklere de sahiptiler.
Meslekleri dışında her konuda erkeklerle eşit görülen bu kadınlara rüya yorumlama konusunda danışılırdı. Bu bilge kadınlar rüyaları tanımlama ve gelecek hakkında kehanet vermekte ünlü sayılırlardı. Sembollerin yerinin çok önemli olduğu bu medeniyette kadınlar tıp bilimini öğrenebilmekte ve doktor olabilmekteydiler. Cinsiyetleri yüzünden Atina’da doktor olmak isteyip olamayan kadınlar da Mısıra gelerek burada tıp eğitimi alarak erkek kılığına girerek doktorluk yapmaktaydılar.
Ev hanımlarının ise kendilerine ait minik bahçeleri vardı. Bu bahçelerde yetiştirdikleri meyve ve sebzeleri pazarlarda satarak kendileri harçlık oluşturabilmekteydiler. Kendi evlerinde giysi ürettikleri de kaynaklarda geçmektedir. Üstelik bu giysi paralarıyla kendilerine köle aldıkları da bazı kaynaklarda yazıldığı gözlemlenmiştir. Kendiişlerini yapmalarına izin verilen kadınların ücretli başkasının işlerinde çalıştıkları ise gözlemlenmemiştir.
Sanat alanında özellikle şair olarak kadınların da varlığını bu toplumda görülmektedir. Diğer toplumlara göre statü olarak öncelik verilen Mısır kadınlarının yakın günümüzde ki 200 yıl önceye kadar bile önemli haklara sahiptiler. Birçok yeni devletteki kadınların yakın zamanda kavuştukları haklarına o dönemlerde sahiptiler.
Bu hafta Antik Mısıra yolculuk yapalım istedim. Umarım seçtiğim konuyu sevmişsinizdir. Sevgiyle kalın…