SON DAKİKA
Hava Durumu

Hilafetçiler’in ve Osmanlıcılar’ın Ön Plana Çıkardıkları Selahaddin Eyyubi

Yazının Giriş Tarihi: 18.08.2025 09:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.08.2025 09:12

5-Kadı Ebu Mehâsin, ikinci defa Mısır'dan başarısız dönüşünün üzerine halk arasında tekrar geleceği şayiası üzerine vezir Şâver korkarak Franklarla haberleşmeye giriştiğini beyan ederek Arapça: "Hatta beleğa Şaver zalike ve dahalehu'l-havfe ala bilâdi mine'l-etrák" (Bu haber Şâver'e ulaşınca Türkler'in beldelerine istilasından korkuya kapıldı) demektedir.

6-Selahattin'in kendisini Türk hissettiğine dair bir örnek: Şair Saadet, Selahattin Mısır'a sahip olduğunda Mısır'a gelmiş ve Selahattin'i bir kasideyle övmüştür. Selahattin de ona bin dinar bağışlamıştır. O, Selahattin'in Mısır'dan hareket ederek, Frankların elinde bulunan Gazze' yi ele geçirdiğini ve zaferle döndüğünü anlatırken de şöyle demektedir: "Selahattin öyle bir yiğit ki, süvariler ve piyadeleriyle Gazze'nin üzerine yürüdüğünde" diye başlayan şiirinde devamla "O, Gazze'nin etrafinda Türklerden ibaret olan askerleriyle onlar bozgun ve tahribe uğrattı. Türkler, Nubeliler gibi ahmak ve aşağı olmadıkları gibi Kipti de değildiler" diyerek Selahattin ve ordusunun Türk olduğuna vurgu yapıyor.

7-Kâtip İmad (İmadaddin İsfehanî) Sultan Selahattin'in katına gelen elçileri şöyle anlatıyor: "Annesi tarafından kardeşinin oğlu olan Rükneddin Tuğrul bin Arslan bin Tuğrul bin Muhammed bin Melikşah'in elçisi Sultan'in katına geldi" diyerek Sultanın annesinin Selçukîlerden olduğunu vurgulamaktadır. Şehabeddin Muhammed bin Tokuş, Şam Selçukîleri'nin evlatlarından olduğu için o da Selahattin'in dayısıdır. Fark birinin nesep cihetinden diğerlerinden daha yakın olmasındadır.”

8-Ugan, açıklayıcı notlarında: "...Sultan Selahattin'in Türklüğü alçaltan şeylere de tahammülü yoktu... " diyerek Kâtip İmad'ın Haride'sinden örnekler verir. Şöyle ki. Sultan, Hamıs'ın dışarısında ordugâhını kurduğu esnada yanına şair Mühezzeb bin Es'ad gelir. Sultanı överek bir kaside söyler. Yanında bulunan Kadı Fazıl, Sultana: "Şür Türkler nezdinde daima metruk kalmıştır diyen şair işte bu şairdir" dediği zaman, Sultan şairin sözünü yalanlamak ve yapıldığını ispatlamak için onu özellikle ödüllendirir. Ona hil'at ve tarla/arazi bağışlar. Sultan bu davranışıyla, Türklerin indinde şiirin metruk olmadığını ispat eder. Zira Şair Mühezzeb, Mısır Fatimî veziri Salih bin Zürayük'ü övdüğü kasidesinde Türklere "İhsan ve bağışların ümit ederek Türkleri mi öveyim? Hâlbuki şiir onlar nezdinde daima metruk kalmıştır" mısralarıyla dokundurmuştu. Buradan anlaşılıyor ki, Ugan'ın da dediği gibi "Selahattin kendini Türk sayardı, (yani kendisini Türk hissederdi.) Türklüğe dokunan şeylere tahammülü yoktu.”

9-Selahattin'in kardeşlerinin isimleri şöyledir: Muhammed Ebu Bekir, Şemsuddevle Turanşah, Seyfülislam Tuğtekin ve Tâcülmülük Börü (Kurt)'dür. İsimlerin önüne bir lakap almak o zamanlar İslami bir gelenekti. Dolayısıyla Turanşah'ın lakabı Şemsuddevle (Devlet güneşi), Tuğtekin'in lakabı Seyfulislam (İslam'ın kılıcı), Börü'nün lakabı ise Tacülmüluk (Ülkelerin tacı)'dır. Şu halde asıl isimleri: Turanşah, Tuğtekin ve Börü'dür. Bu isimlerin tamamı Türk isimleridir. Türk olmayan birisi çocuklarına niye bu isimleri koysun ki... Bu isimler "Şerefname "de bile aynen kayıtlıdır.

10-Selahaddin'in annesi, Âmine Hatun bin Onur, Şehabeddin Mahmut bin Tokuş'un kardeşidir. Türk'tür. Selahattin'in kız kardeşi Rabia Hatun, önce Saadettin Mesut bin Onur (Üner), sonra da Muzafferüddin Gökbörü ile evlenmiştir. Her ikisi de Türk'tür. Gökbörü Türkçe’de Bozkurt demektir. Ağabeyi Şahinşah'ın eşinin adı Kutlukız Hatun idi. (Şeşen, 1987: s. 10). Selahattin'in kendi kızının adı Munise Hatun'dur34. Görüldüğü gibi, Selahattin'in hanımı, annesi, yengesi, kız kardeşinin ve kızının isimlerinin yanında "Hatun" tabiri yer almaktadır. Hanımların isimlerinin yanına Hatun (katun) sözü ilave edilmesi Türklere has bir özelliktir. Bu eski bir Türk geleneğidir. Hatun sözcüğünün aslı Öztürkçede "katun" dur. Kadın sözcüğü buradan gelir.

11-Selahattin'in danışmanlarından Üsame bin Munkiz'in hatıralarını içeren "Kitabü'l-ltibar" isimli bir kitap Türkçe'ye tercüme edilmiştir. Yazarın asıl adı şu şekildedir: Müeyyedü❜t-Devlet Ebu'l-Haris Üsame bin Mürşid bin Ali bin Munkız". Kısaca "İbn Munkız" diye tanınır. İbn Munkız, Malazgirt Savaşı'ndan 24 yıl sonra, Haçlıların Kudüs'ü işgalinden 4 yıl önce Hama civarında Şayzer'de doğmuş, şair, edip bir tarihçidir ve 93 yıllık ömründe 20'den fazla eser yazmıştır. Selahattin Eyyubî ile birçok savaşlara katılmıştır. Yukarıda adı geçen kitabın 201. sayfasında şöyle bir anısını nakleder:

"Bu arada Selahattin, buradaki kritik durumumuzu bildirmek üzere Atabek'e bir atlı gönderdi. Sonra, hızla bize doğru ilerleyen on kadar atlı gördük Arkalarındaki ordu da sürekli hareket halindeydi. Geldiklerinde, Atabeg'in komutasındaki öncüler olduğunu anladık Ordu da arkalarından gelecekti. Atabek, Ey Musa, mahvolmak için mi otuz atlıyla Şam kapısına kadar geldin! Ne acelen vardı' diye Selahattin'i eleştirdi. Karşılıklı atıştılar. İkisi de Türkçe konuşuyordu. Bu yüzden söylediklerini anlayamadım. Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.