Bütün bu zikredilen bilgilere dayanarak Selahaddin Eyyubi’nin son zamanlarda sözlü ve yazılı medyada çok sık konu edilip övülmesinin sebepleri arasında Ayrılıkçı Kürtlerin, Kürtlerin ayrı bir ulus olduğunu zikredenlerin bir Kürt devleti oluşturmak için tarihi zemin oluşturmaya çalıştıklarını belgeleyebiliriz kanaatindeyim. Bir de şunu vurgulamak isterim ki; ülkemizde mevcut olduğunu bildiğimiz Halifecilerin, Osmanlıcıların, yeni Osmanlıcıların hatta tarikat ve cemaatçilerin oluşturmak istedikleri çok uluslu bir devlet ortaya koymak için yaptıkları çalışmalardan istifade etmek isteyen ayrılıkçı Kürtlerin kendi amaçlarına ulaşmak için bu fikir sahiplerine yakınlaşarak önce çok uluslu bir devlet içinde yer alıp sonra esas amaçları olan bağımsız bir Kürt devleti ve Kürt ulusu oluşturmak yoluna gidebilmek için onlarla birlikte çalışmalarına ve fikirlerine tarihi bir temel bulabilmek ve oluşturmak için Selahaddin Eyyubi’yi ve Eyyubi Devleti’ni övmeye çalıştıklarını da söyleyebiliriz düşüncesindeyim.
Kanaatimce bu yüzdendir ki Hilafetçilerin, Osmanlıcıların, ayrılıkçı Kürtlerin bir tarihi temel oluşturabilmek amacıyla Selahaddin Eyyubi ve devletini ön plana çıkarıp gerek yazılı gerek sözlü medyada dile getirdiklerini, önemli göstermeye çalıştıkları düşüncesindeyim. Ancak bu grupların yanında kendini Türk milliyetçisi gösteren kitlelerin de onlarla birlikte Selahaddin Eyyubi ve Eyyubi Devleti üzerinde ağırlıklı beyanlarda bulunduklarını görmekteyiz. Bu sebebi Osmanlıcıları ve ayrılıkçı Kürtlerin oluşturmaya çalıştıkları tarihi köken olarak Eyyubileri ve Selahaddin Eyyubi’yi ortaya koymaya çalışma tezlerini çürütmek mi yoksa onlarla yakınlık kurabilmek için mi yaptıklarını anlamak oldukça zordur. Ne var ki tarihçiler arasında Selahaddin Eyyubi’yi ve Eyyubi ailesini Türk kökenli görüp göstermek isteyenlerin olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda çalışma yapıp beyanlarını dile getiren tarihçilerin deyimlerine göre Selahaddin Eyyubi Türk’tür ve Türk kökenlidir.
Bu bilgileri izah edebilmek için;
1-Konuyu biraz önceye götürelim: Selçuklu Sultanının hizmetinde bulunan Atabeg'lerden Zengi, Bağdat Halifesinin askerlerini mağlup ederek ün kazanmış bir komutandır. Mezopotamya ve Suriye'de bir devlet kurar ve akabinde 1144 yılında o zaman Haçlıların elinde bulunan Halep Kontluğunu ele geçirir. Zengi, iki sene sonra vefat edince yerine oğlu Nurettin Zengi geçer. O vakitler Mısır'da Şii Fatimî devleti vardır ve eski gücünde olmadığından Haçlıların tehdidi altındadır. Fatimî iktidarının Başveziri olan Şâver, Nurettin Zengi'den yardım ister. Nurettin Zengi, Fatimî Halifesine yazdığı cevabi mektupta, kendisini değil ama yardıma Türkleri göndereceğini, onlara güvendiğini ve Frankların mızraklarına karşı koyabilecek gücün Türklerin oklarında olduğunu açıkça belirtir. Türklerden teşekkül etmiş bu ordunun komutanı Şirkuh'tur. Şirkuh (anlamı dağ arslanı demektir), Selahattin'in öz amcasıdır ve kendisi de amcasıyla beraber ordunun başındadır. Uzun muharebelerden sonra Fatimî Şâver ölür yerine Şirkuh geçer, sonra Şirkuh da ölünce yerine Selahattin geçer ve böylece Mısır'da Eyyubî iktidarı başlamış olur. Şu halde Zengi'nin kendisinden yardım isteyen Şâver'a yazdığı mektupta "Türklerden bir ordu göndereceğini" söylemesi ve Selahattin'in amcasının emrinde Selahattin'i de göndermesi onun Türk olduğunun delilidir. Nitekim Selahattin devrindeki tarihçiler Mısır'ın, Yemen'in, Trablusgarp'ın ele geçirilmesini bir Oğuz hareketi olarak görürler. Amcası Esedüddin Şirkuh kumandasında Mısır'a giden 7000 civarındaki süvariden 6000'den fazlasının Türk olduğunu kaydederler.
2-Bütün tarihî kaynaklarda Eyyubî devleti için Arapça "ed-Devletü'l-etrák" (Türklerin devleti) tabiri kullanılmaktadır. Sözgelimi o dönemin tarihçilerinden İbn Attar: "Fatimilerden sonra Mısır'da saltanatın Türklerin eline geçtiğini" yazar. Eğer kurucuları Türk olmasaydı, ünlü tarihçi niye böyle bir tabir kullansın? Hatta Eyyubîlerden sonra kurulan Memluklular için de bu tabir kullanıla gelmiştir. Devletin ismi, onu kuranlarla alakalıdır. "Eyyubîleri bir Kürt devleti gibi gösterenler Türklere muhalif olan veya mutaassıp Kürt olan sonraki birkaç tarihçi ve bugün doğu milletlerini bölmek isteyen batılı bazı tarihçilerdir".
3-Selahattin'in kurduğu Eyyubî devletinin dili Türkçedir. Kaldı ki Mısır'da halk Arapça konuşmaktadır. Türk olmayan bir sultanın kurduğu devletin dili niye Türkçe olsun ki? Ahmet Ateş'in araştırmalarına göre, Selahattin'in sarayında yani Eyyubî sarayında Türkçe konuşulurdu. Yapılan araştırmalara göre; hemen hemen bütün belgelerde Selahattin'in kurduğu Eyyubîler devletinde günlük hayatta, askerlikte, diplomaside, sanat ve edebiyatta bütün belgelerde Türklük ve Türk gelenekleri ve motiflerinin kullanıldığı açık açık görülmektedir.
4-O dönemde yaşamış şairler, şiirlerinde Selahattin'in ve ordusunun Türk olduğunu, onlarla İslam'ın güçlü ve saygın hale geldiğini anlatır. Bunlardan bazı örnekler verelim:
Arap Şairi Ibn Sena el-Mülk, Halep'in zaptı üzerine Selahattin'e sunduğu kasidede: "Arap milleti Türklerin devletiyle yükseldi, Ehl-i Salib'in davası Eyyupoğlu tarafindan perişan edildi" misralarıyla başlar. Ayrıca, Şair Arkale, Selahattin'in amcası Esedüddin Şirkuh'un H.562/ M. 1166-1167'de Mısır'a yürüdüğünde durumu anlatan şiirine şöyle başlıyor: "Ekúlu ve'l-Etrák kad ezma'at Misra ilâ harbi'l-E'ârîb.."
(Ben diyorum ki: Türkler Mısır üzerine yürüyerek Araplarla savaşmaya kesin kararlıdırlar...).
Devam edecek…