2-Eyyubî ailesinden bahseden eski kaynaklar İbn Şeddâd'ı kaynak olarak kullanırlar ve ailenin Revvâdi(Revâdiye) Kürtleri'nden olduğunu belirtirler. Hâlbuki Selahattin'in çağdaşı olan İbn Şeddâd da Selahattin hakkında şu kısa bilgiyi verir: "Doğum yeri Tikrit kalesidir. Babası Eyyub b. Şazi Tikrit valisiydi. O, Duvin'de doğmuş, sonra Musul'a gelmiş. Oradan da Tikrit'e gitmiştir." İbn Şeddâd Selahaddin'in ve ailesinin etnik kökeni hakkında kesinlikle bilgi vermez, Selahattin'in babasının çöğen (çevgan) oynarken attan düşerek öldüğünü anlatır. Ayrıca, Selahattin'in yaptığı savaşlara ve mücadelelerine hatta başta cömertliği olmak üzere kişiliğiyle ilgili çeşitli yönlerine ağırlık verir. İbn Şeddâd'ın çağdaşı Selahattin'in etnik mensubiyetinden bahsetmemesi son derece normaldir. Çünkü "o dönemde Türk, Kürt, Arap etnik adları değil, ortak kimlik olan Müslümanlık öncelikli kriterdi"
3-İbn Hallikan, İbnü'l-Esîr hemen hemen birbirinin kopyası gibi aynı rivayetlere yer vererek Selahadin'in Revadiye Kültlerinden olduğunu yazarlar, ancak İbn Hallikan ailenin kökeni hakkında daha değişik görüşlere de yer verir. Hatta Melikü'l-Muiz İsmail Tuğtekin'in kökenlerinin Ümeyye oğullarına dayandığını iddia etmesi üzerine amcası El-Melikü'l-Âdil'in ona mektup göndererek gerçek nesebine dön" diye yazdığını söyler.
İbn Şeddâd da Selahattin'in böyle bir şeyi reddettiğini ve bunun kesinlikle gerçekle alakasının olmadığını belirtir". İbn Hallikan bu rivayetini "Ne söylediğini bilen fakih biri bana dedi ki" (Ve kale li raculun fakihun'ârifun bimâ pekulu) sözüyle bunu bir belgeye değil, ismini bile vermediği birinin sözüne dayandırır.
4-Selahattin'in Kürtlüğü hakkında bir diğer kaynak 1597'de tamamlanan ve Kürtlerin Soy kütüğü için kaleme alınan Şerefname adlı kitaptır. Bu iddiayı adı geçen kitap, "tarih bilginlerinin ve araştırmacıların rivayetlerine" bağlamaktadır. Ancak bu bilginlerin ve araştırmacıların kim olduklarını söylemez. Zaten bugüne kadar hiçbir İslam tarihçisi ve bilim adamı bu kitabı teyit etmemiştir. Bu eseri birkaç Batılı yazar ciddiye almış ve onları Kürtlerin siyasi emelleri doğrultusunda yaptıkları yorumlarla desteklemişlerdir. Bunlardan en meşhurları: René Grousset, Claude Cahen ve Minorsky'dir.
5-Bunlardan Grousset, 1192-1193 yıllarındaki Şam yöresindeki iç karışıklıkları, Cahen ise, 1187'deki el-Cezîre Türkmenleriyle Kürtler arasındaki otlak kavgalarını "etnik uyuşmazlık" olarak nitelemişlerdir. Hâlbuki bu nevi ihtilaflar aynı aşiretin muhtelif oymakları arasında bile tarih boyunca vukua gelmiştir. Minorsky de, şunları söylemektedir:
"Tarihçiler Selahattin Eyyubî'nin babası ve ailesinin Azerbaycan'ın en ucunda bulunan Duvin şehrinden olduğunda anlaşmışlardır. Burası Gürcüler ve Arran yolundadır. Onlar Kürttü ve Revadiye aşiretine mensuptular ki bunlar da büyük Hezbaniye aşiretinin bir koludur. Babası Duvin'de doğmuştur. Dedesi Sadi, Şirkuh ve Necmettin Eyyub adlı iki oğluyla önce Bağdat'a sonra Tikrit'e yerleşmiştir. Dedesi Tikrit'te ölmüş ve türbesi oradadır. Onların soyağacını dikkatlice inceledim ama Sadi'den daha öteye gidemedim" demektedir.
Görülüyor ki, Minorsky Selahattin'in babası ve ailesinin Kürt olduğunda tarihçilerin anlaştığını söylemektedir. Böyle bir anlaşma söz konusu değildir. Bazı tarihçiler hep birbirinden aktardığından Minorsky onu genelleştirmektedir. Kürdolog Minorsky'nin kaynağı, 16. Asırda Şerefhan Bitlisi tarafindan yazılmış "Şerefname" isimli kitaptır. Minorsky Selahattin'e şecere veremediğine göre demek ki, İbn Halikan'daki ve İbn Haldun'un Mukaddime'sindeki bilgilerden haberi yok. Çünkü "Soyağacını inceledim ama Sadi'den öteye gidemedim " demektedir.
6-Bugün siyasi Kürtçülerin ellerinde bulunan Şerefname isimli kitap, Bitlisli Şerefhan tarafından Farsça kaleme alınmış ve 1597'de tamamlanmış devrin Osmanlı Padişahına sunulmuş, belgelerden ziyade rivayetler üzerine yazılmış Kürt toplulukları ve tarihleri üzerine bilgi veren bir kitaptır. İstanbul'da pek çok yazma nüshaları vardır. Şerefname'nin 1860'da Rusça'ya; 1868'de Fransızca'ya, 1958-1962 de de Arapça'ya çevirileri yapılmıştır. Türkçe çevirileri; 1971'de M. Emin Bozarslan tarafından Arapça'dan ve 2007'de de C. Kabadayı tarafından Fransızca'dan yapılmıştır. Türkçe çevirileri, bir başka dile yapılan çevirilerden yapılmıştır.
Örnek verecek olursak; C. Kabadayı'nın çevirisinde F. Bernard Charmoy'un Fransızca çevirisi esasa alınmıştır. Onun notlarına ek birçok notların ilave edildiği görülmüştür. Şöyle ki toplam 5 ciltte yayımlanan bu tercüme cem'an 2000 sayfayı geçmektedir. Bunun sadece 500 sayfası Şerefhan'a aittir. Bu açıklamalarla kitap, adeta ideolojik bir Kürt tarihine dönüştürülmek istenmiştir. Kaldı ki, Şerefhan, kendisi Osmanlı’ya bağlı, bağımsızlık talebi olmayan hatta hiç de Kürtçü olmadığı anlaşılan biridir. Çevirinin orijinalinden değil de Batı dillerindeki tercümelerinden yapılmasının sebebi acaba nedir? Türkiye'de bir Kürt devleti kurulmasını isteyen Batılıların kendi dillerine yaptıkları tercümede ne derece orijinaline sadık kaldıkları veya tahrifatta bulunup bulunmadıkları doğrusu merak konusudur.
Türkçe tercüme de "Kürt ulusunun tarihi" alt başlığıyla yayımlanmıştır. Ulus/millet kavramının günümüzdeki anlamda kullanılmadığı bir dönemde yazılan Şerefname'de böyle bir ifade yoktur. Orada "Kürtlerin tarihi" ibaresi vardır. Ulus karşılığı kullanılan kelime "taife " kelimesidir. Taife Arapça’da hatta Farsça’da bile kabile, bölük, grup anlamına gelir. Şerefname, taife sözcüğünü grup, bölük, kabile aşiret anlamında kullanmıştır.
Devam edecek…