Emevili Arapçılar’ın son zamanlarda gerek televizyon dizilerinde, gerek yazılı medyada överek sık sık dile getirdikleri Selahaddin Eyyubi ‘nin kasıtlı olarak övgülerle dile getirildiğini düşünmekteyim. Düşünceme göre Selahaddin Eyyubi, Ortadoğu’da Abbasî Halifesi’nin egemenlik sahasında yani Ortadoğu’nun Mısır, Arap Yarımadası, Suriye ve Irak dâhilinde kurduğu Eyyubi Devleti’nin hâkim olduğu sahada Abbasî Halifeliği ’ne siyasi güç bırakmamış, Abbasî Halifeliği’ni dinsel manada hâkim kılan bir devlet durumuna getirmiştir. Onun bu özellikle kurduğu devlet bu nedenle bugünkü Halifecileri, Emevi Arapçıları bu devleti ve bu devletin kurucusu Selahaddin Eyyubi’yi kendilerine örnek seçme durumuna getirmiştir düşüncesindeyim. Selahaddin Eyyubi devletini kurarken, İslam dünyasında yer edinip genişleme çabalarına girmiş olan Şii Fatihi Halifeliği’ni de ortadan kaldırıp Sünni dünyasına Şii tehdidinden kurtarıp Şiilere karşı Sünni dünyasını daha geniş sahalara hâkim kılmıştır. Bu nedenle Sünni-İslam Halifeciliği’ni destekleyen ve isteyen kitlelerin de onu örnek alıp övmelerine sebep olduğunu düşünmekteyim.
Şunu da vurgulamak isterim ki; sözünü ettiğim kitlelerin aksine Türk Milliyetçiliği açısından Selahaddin Eyyubi’nin kurduğu devletin de, kendisinin de pek önemi olmadığını düşünüyorum. Türk Dünyası’nın kabul ettiği ve tarihçilerin zikrettiği 16 Büyük Türk İmparatorluğu arasında Eyyubi Devleti’nin bu nedenle yer almadığı kanaatindeyim. Selahaddin Eyyubi ve onun kurduğu Eyyubi Devleti’nin, İslam Dünyası açısından ortaya koyduğu önem ise Haçlı Seferleri sonunda Kudüs başta olmak üzere Filistin ve Suriye sahalarında hatta Güneydoğu Anadolu sahalarında kurulmuş olan Haçlı Krallıkları ve Kontluklarına son vererek İslam Dünyası’nda Haçlı varlığını ortadan kaldırmış olmasından kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Bütün bu özelliklerden sonra şunu da belirtmek isterim ki; Selahaddin Eyyubi’nin ırksal kimliği konusunda da tartışmalar mevcuttur çünkü tarihçiler arasında kimliği konusunda fikir birliği yoktur. Bazılarına göre Türk, bazılarına göre Kürt, bazılarına göre Arap kökenlidir. Ama ülkemizde en çok kafalarda sorulan soru “Selahaddin Eyyubi Türk müdür?” sorusudur.
Milliyet Gazetesi yazarı Taha Akyol da, Türk-İslam tarihine damga vuran isimlerden Selahaddin Eyyubi'nin Türk mü yoksa Kürt mü olduğu tartışmasını köşesine taşıdı. “1137 yılında Tikrit'te doğan Selahaddin, Kürt'tür, zira babası Necmeddin Eyyubi'nin Kürt olduğu tartışmasız bir gerçektir.” diyen Akyol satırlarına 'fakat' diyerek devam ediyor.
“Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır konuşmasında vurgulu bir şekilde Selahaddin Eyyubi'den bahsetmesine sevindim. Bugün ben de bu büyük kahraman üzerine yazmak istiyorum. Amacım, tarihin bugünkü tasavvurlarımızdan farklı olduğunu, Selahaddin'i bir milliyetçilik sembolü haline getirmenin yanlışlığını anlatmaktır.
1137 yılında Tikrit'te doğan Selahaddin, Kürt’tür, zira babası Necmeddin Eyyubi'nin Kürt olduğu tartışmasız bir gerçektir. Fakat hepsi bu kadar değil.
Necmeddin Eyyubi, Selçuklu emirlerinden İmadeddin Zengi'nin ordusunda görevlidir. Ordu Türkmen ağırlıklıdır fakat Kürt ve Arap da vardır. Selahaddin'in kardeşlerinden ikisinin adı Tuğtekin ve Turanşah'tır.
Bu durum Selahaddin'in annesinin Türk olduğu rivayetini kuvvetlendirmekten öteye, modern "millet" olgusunun teşekkül etmediği o çağlarda kavim ve kültürlerin ne kadar iç içe geçtiğini ve İslam potasında yoğrulduğunu gösterir.
Selahaddin'in ordusu ve devleti de böyle bir Müslüman kavimler karmasıydı. Selahaddin'in Ahlat komutanı Beğtimur'du mesela... Eyyubi devleti kavmi nitelikli olmadığı gibi, coğrafyası da Suriye ve Mısır ağırlıklıydı ki bugün buralar ne 'Türk'tür ne de 'Kürt.'
Tarihçi Claude Cahen, Selahaddin zamanında, Doğu Anadolu'ya göçebe Kürt nüfus göçü olduğunu anlatır. Aynı şekilde göçebe Türkmen göçü de oluyordu. 12. yüzyılda Antakya-Urfa-Mardin bölgesinde yerli Hıristiyan nüfusa dayalı Urfa Haçlı Kontluğu kurulmuştu. Mısır'a kadar sahil şeridinde Haçlı Kontluk ve Krallıkları da kurulmuştu. Bu durum bin yıl önceki Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da nüfus kompozisyonunun bugünkü tasavvurlarımızdan çok farklı olduğunu ve önemli oranlarda otantik Ermenilerle Süryanilerin bulunduğunu gösterir.
Üç ciltlik Haçlı Seferleri'nin büyük tarihçisi Steven Runciman'ın belirttiği gibi, Eyyubi Devleti, "Selahaddin'in şahsiyetinin kudreti sayesinde" kurulmuş, onun ölümüyle yıkılışa geçmişti. Yine Runciman'ın belirttiği gibi, o çağlardaki İslam Devletleri’nin büyük zaafı, devamlılık sağlayacak kurumların henüz oluşmamasıydı. Sebebi Müslüman kavimlerin yerleşik medeniyete geçişi tamamlamamış olmalarıydı. Bu Osmanlı'ya nasip olacak, altı yüzyıl devam edecek ve Osmanlı kurumlarının birçoğunu Cumhuriyet devralacaktı. İslam'ın kahraman ve adaletli serdarı Selahaddin ve Haçlı Seferleri hakkında Runciman'ın belirttiğim kitabıyla Prof. Ramazan Şeşen'in Selahattin Eyyubi ve Devlet adlı kitabını tavsiye ederim.
12. yüzyılda Antakya ve Urfa çevresinden başlayarak Mısır'a kadar Doğu Akdeniz'in Haçlıların eline geçmesi, akıl almaz sonuçlar doğurdu. Tarihçi Braudel'e göre, yüz elli yıl devam eden bu Haçlı hâkimiyeti yüzünden Müslümanlar karalara çekilip içe kapanmış, zihinler daralmış, İslam medeniyeti gerileme sürecine girmişti; tabii başka sebeplerin de eklenmesiyle... Ve Haçlıların eline geçen Doğu Akdeniz ticareti sayesinde İtalyan Şehir Devletleri muazzam zengin olmuş, atılgan bir girişimci sınıf yetişmişti. 15. yüzyıldaki İtalyan Rönesansı'nın ve sonraki Galileo Devrimi’nin altındaki 'dip dalgası' bu kadar derindir.
Devam edecek…